Davud’un Yıldızı, Süleyman’ın Mührü (Heksagram) Açı Kalıbı
Son günlerde karşıma çok çıkar oldu. Bu sebeple biraz Davud’un yıldızı dediğimiz açı kalıbından ve spiritüel manasından bahsetmek istedim.
Astrolojide Süleyman’ın mührü çok nadir görülen altı köşeli yıldız kombinasyonudur. Altı tane sextil (60’lık ) açı birbiriyle bağlantıdadır. (Altı sextil üçgen, üç karşıt, iki büyük üçgen, altı uçurtma, üç mistik dörtgen içerir.)
Bu açı kalıbına sahip kişide özel yetenekler mevcuttur. Ortaya çıkması kişinin bu enerjileri dengeli bir şekilde kullanmasıyla alakalıdır. Özellikle bu açının gezegen kombinasyonları ile kişinin haritasında olması önemlidir, asteroidlerle bu kadar güçlü değildir.
Birbirinden bağımsız, birbirinden haberleri bile olmayan kadim uygarlıkların kullandığı sembol, Davud’un yıldızı ya da diğer adıyla Süleyman’ın Mührü adı verilen ikili üçgen şekil, evrendeki karşıtların, zıtlıkların, kozmik birliğin ve onun akıl almaz ve karmakarışık ifadesinin bir sentezi olarak kabul edilir. Davud’un Yıldızının diğer adı “Zıtların Birliği”dir.
Bu sembolün en önemli özelliği, iki şeklin bir simetri gösterircesine iç içe geçmiş olmasıdır. Astrolojik anlamda bu iç içe geçiş, görünmeyenin tesirlerinin, yasa ve ilkelerinin yeryüzünde yani görünür olanda daha çok yer tutacağı ve daha açık, daha anlaşılır hale geleceği anlamındadır.
Bazı araştırmacılar, heksagramın Davut’un doğum anındaki astrolojik haritayı veya kral olarak kutsamasını temsil ettiğini teorileştirdiler . Heksagram, astrolojik çevrelerde “Kralın Yıldızı” olarak da bilinir.
Heksagram, Mühr-ü Süleyman, Süleyman’ın Mühürü, Davut’un yıldızı gibi değişik adlar altında bilinen altı uçlu yıldız kadim uygarlıklarca kullanılmış bir semboldür. İki eşkenar üçgenden birinin ucu aşağı, diğerinin ucu yukarı bakacak ve altı köşeli yıldız oluşturacak biçimde üst üste konulmasından oluşan bu sembole Babil, Maya, Toltek, Orta Amerika, Hinduizm, Pueblo Kızılderilileri tradisyonlarında rastlanmasının yanı sıra İdil Ural bölgesindeki Ön-Türkler’e ait eserlerde ve Alpler’ de de rastlanmıştır.
James Churcward’a göre sembolün kökeni yitik Mu Uygarlığıdır. Bu sembolü kullanan Uygur Türkleri yoluyla aktarıldığı düşünülmektedir. Sembol Mu kıtasında Mu Kozmogonik diyagramının bir parçası olarak kullanılmaktaydı.
Selçuklular’da da örnekleri bolca görülen bu sembol Hinduizmde Şiva ve Şakti’nin birliğini veya evlenmesini temsil eder. Biri yukarı, diğeri aşağı dönük, uyumlu bir şekilde kucaklaşan 2 üçgen; Sanskritçe’de “Om” ve “Hrim” olarak adlandırılır ve insanın dünya ile gökyüzü arasındaki konumunu sembolize eder. Aşağı bakan üçgen sembolü; Shakti’yi , kadınlık dini düzenlemesini ve yukarı üçgen sembolize Shiva veya Agni Tattva erkeklik ile ilgili yönleri temsil. İki üçgenin mistik birliği, erkek ve dişinin ilahi birlikteliğiyle gerçekleşen Yaratılışı temsil eder. İki kilitli üçgen aynı zamanda Shiva ve Shakti’nin soyu Kartikeya’nın altı yüzünü temsil eden altı yüzlü ‘Shanmukha’ olarak da bilinir.
Bu sembol aynı zamanda birkaç yantranın bir parçasıdır ve Hindu ritüel ibadeti ve tarihinde derin bir öneme sahiptir. Güney Hindistan Hindu tapınaklarında bulunan satkona yantra veya sadkona yantra adı verilen bir mandala sembolüdür .
Nara-narayana’yı veya İnsan ve Tanrı arasında ulaşılan mükemmel meditatif denge durumunu sembolize eder ve sürdürülürse, ” moksha ” veya ” nirvana ” (dünyevi dünyanın ve onun maddi tuzaklarından salıverilme) ile sonuçlanır.
Batı Okültizmine göre; evolüsyon-envolüsyon ilkesini ve karşıt güçlerin ahenkli birliğini yani androjenliği ifade eder. Davut Yıldızı, Teosofi Cemiyeti’nin (1875’te kurulmuş) mühründe ve ambleminde de kullanılmıştır .
Carl Gustave Yung, sembolü bireysel ve nesnel âlem ile bireysel ve nesnel olmayan âlem yani görünen ve görünmeyen âlemin içiçeliği olarak yorumlar. Teozoflara göre sembol, ruh ve madde, doğum ve ölüm, Yer ve Gök düalitelerini ve yedi sayısını temsil eder, merkezi de bir sayısıdır.
Rene Guenon’a göre ters eşkenar üçgen tradisyonlarda genellikle, Sanskrit dilinde “Avalokiteshwara” terimiyle ifade edilen “iniş”i, Semavi etkinliğin inişini, Yukarı’dan aşağı olan akışı ifade eder. Yani ters üçgen tesirin semavi âlemden yeryüzüne, insanlara inişini ifade eder.
Birbirine geçmiş bu iki üçgenin birbirinden ayrılıp uç uca gelene kadar uzaklaştırılmış olarak tasavvur edilmesi halinde birinin inişi diğerinin yükselişi ifade etmesi daha iyi anlaşılabilir. Yani yukarı bakan üçgen insanoğlunun yükseliş ve tekâmülünü, aşağı bakan üçgen ona inen rahmeti simgeler.
Hermetika adıyla da bilinen Zümrüt Tabletlerdeki, “Aşağıda ne varsa Yukarıdaki gibidir ve Yukarıda ne varsa aşağıdaki gibidir” sözünün biçimsel ifadesidir. Bu söz, kısaca iki âlem arasında pek çok konuda benzerlik olduğunu yani yeryüzünün semavi âlemin bir tür yansıması olduğunu, “görünmeyen âlemdeki pek çok yasa ve ilkenin “görünen âlem ”de, âlemimize özgü biçimlerde tezahür etmiş bulunduğunu ifade eder.
Antik papirilerde, yıldızlarla ve diğer işaretlerle birlikte pentagramlar , Yahudilerin Tanrı’nın isimlerini taşıyan muskaların üzerinde bulunur ve ateş ve diğer hastalıklardan korunmak için kullanılır.
Gördüğünüz üzere günümüzde batılıların yanlış amaçlarla kullanımı sonucu anlamı çarpıtılan Gamalı haç yani Swastika bildiğimiz kitaplı ya da kitapsız dinlerin inanç sahiplerince kullanılagelmiştir.
Bardo Thadol da “Tibet Ölüler Kitabı”nda da geçer Aslında anlamı çok derindir ve kalp çakramızla alakalıdır.
Anahata Kalp Çakrası (aynı zamanda Anahata-puri veya Padma-sundara olarak da bilinir), on iki yapraklı bir lotus çiçeği ile sembolize edilir. Anahata, yeşil veya pembe renklerle ilgilidir. Anahata’yı ilgilendiren temel konular karmaşık duyguları, şefkati, hassasiyeti, koşulsuz sevgiyi, dengeyi, reddi ve iyiliği içerir.
Fiziksel olarak Anahata dolaşımı yönetir, duygusal olarak kendine ve başkalarına karşı koşulsuz sevgiyi yönetir, zihinsel olarak tutkuyu yönetir ve ruhsal olarak bağlılığı yönetir.Sanskritçe’de Anahata, “iki kısma dokunmadan üretilen ses” anlamına gelir ve aynı zamanda “saf” veya “temiz, paslanmaz” anlamına gelir. Bu çakranın adı, ayrıldığımızda ve farklı ve görünüşte çelişkili yaşam deneyimlerine açıklık (genişleme) ile bakabildiğimizde ortaya çıkan tazelik durumunu belirtir. Normalde, iki zıt gücün çatışmasının yarattığı etkiye alışkın değiliz.
Anahata çakra seviyesinde, iki kuvvetle yüzleşmeden (iki kısma dokunmadan) iki zıt kuvveti bütünleştirme ve etkiyi (bu durumda ses) elde etme olasılığı ortaya çıkar. Bu enerji, bir dünyada barış ve yeni bir bakış açısı getiren işbirliği ve entegrasyona özgüdür.
Bu seviyeye kadar (yalnızca güçlerin ilk üç merkezine özgü enerjiler göz önünde bulundurularak: Muladhara, Swasdhistana ve Manipura) sadece zıt güçler arasında az çok bilinçli bir çatışmadan oluşuyordu.
Anahata adı, aslında, enerjilerin bu seviyedeki etkileşiminin sinerjik etkisini önermektedir.
Derleyen Astroderki
Kaynaklar:
[1] Wikipedia
[2] Graham, Dr. OJ Altı Köşeli Yıldız: Kökeni ve Kullanımı 4. baskı. Toronto: Özgür Basın 777, 2001.ISBN 0-9689383-0-2
[3] Wessely, lc s.31, 112
[4] Mehmet Gök
Yorum yaz